İsa Mesih gökten nasıl indi? Gökten gerçekten indi mi?
(Did Jesus really come down from heaven?)
Konumuza giriş yapmadan önce bir şeyi kesinlikle
netleştirmemiz yerinde olacaktır.
Efendimiz İsa Mesih Tanrı'nın
Oğlu'dur. İsa Mesih, Tanrı'nın
kendisi dışında evrendeki en büyük ve en önemli
şahsiyettir. Bu kitapçığın amacı, Efendimiz İsa
Mesihi olması gerektiği onurlandırmaktır.
Ne yazık ki, Kutsal Kitabın Efendimiz İsa
hakkında asıl gerçekler çoğu zaman yanlış
anlaşılmaktadır. İsa'yı onurlandırmak için iyi
niyetle ama yanlış yönlendirilmiş bir öğreti ve
girişimle birçok kilise onun hakkında kutsal kitaba dayanmayan
şeyler öğretmektedir. Bu kitapçık bu yanlış fikirleri
düzeltmek için hazırlanmıştır.
Bu durum kimsenin inancını eleştirme arzusundan
değil, sadece Kutsal Kitabın Tanrı'nın
Oğlu İsa hakkında gerçekte ne öğrettiğini göstermek
içindir. Ve Elbette bunu anladığımızda yani idrak
ettiğimizde Efendimize hak ettiği övgüyü sağlayabiliriz.
Alan Hayward
Gökten
Geldim
Bu kitapçığın başlığı bir
soruylaması yerinde olacaktır:
İsa Mesih gökten nasıl indi? Gökten gerçekten indi mi?
Yuhannanın 6.
Bölümünde bu soruya cevap veren bir ayet var. İsa şöyle dedi:
Yu hanna 6:38 Çünkü kendi
isteğimi değil, beni gönderenin isteğini yerine getirmek için
gökten indim.
Ama hemen bir sonuca varmamalıyız. Bu konu
göründüğü kadar kolay değil.
Anlaşılması gerekli olan ilk şey, ortaya çıkan iki
farklı anlatım türü yani gerçek dil ve mecazi dil
kullanımını görüyor olmamızdır. Her iki anlatım
türünü de bu bölümde İsa tarafından
kullanıldığına şahit oluyoruz.
Yuhanna bölümü 64. ayette: "Yine
de aranızda iman etmeyenler var. dedi. Bu gerçek bir dildir. Tam olarak
ne ifade etmek istemişse bunu net şekilde söylediğin
anlıyoruz. Bir çocuk bile bu söylemi farklı şekilde
anlamayacaktır.
Fakat diğer birçok ayet böyle değil. Örneğin 53
ve 54. ayetleri ele alalım. Burada İsa
anlatımına şöyle devam etmektedir;
Yu hanna 6:53-54:İsa onlara
şöyle dedi: Size doğrusunu söyleyeyim, İnsanoğlu'nun
bedenini yiyip kanını içmedikçe, sizde yaşam olmaz. Bedenimi
yiyenin, kanımı içenin sonsuz yaşamı vardır ve ben onu
son günde dirilteceğim.
Bu mecazi bir dildir. Okunduğunda harfi şekilde
anlaşılmaz. Bu şekilde anlamaktan daha ziyade idrak edilmesi
gereken şey daha derin bir anlam taşıdığını
bilmektir. Gerçek anlamını keşfetmek için dikkatlice düşünmelisiniz.
Sonuç olarak, dikkatli olmazsak kolayca yanlış anlayabiliriz.
Nitekim inanmayan Yahudiler bu ve buna benzer İsa sözlerini
yanlış anlamışlardır.
Yu hanna 6:52 Bunun üzerine
Yahudiler, Bu adam yememiz için bedenini bize nasıl verebilir? diyerek birbirleriyle çekişmeye başladılar.
Belki de İsa'nın
yamyamlığı vaaz ettiğini düşünüyorlardı! Ne
düşünmüş olurlarsa olsunlar kesin olan şey onların çok
yanıldığıdır.
Peki ya "Gökten indim" cümlesi için ne demeliyiz? Bu
gerçek bir anlatım mı yoksa mecazi mi?
Mecazi olabileceğini düşünmemiz için iyi bir nedenimiz
var. Aynı bölümün 31. ayetinde Eski
Antlaşmada "man ekmeği" olarak ifade edilen bir şeyden
bahsedilmektedir. Bu Tanrı'nın bir mucize
ile halkının çöldeyken yemek yemesini sağladığı
bir çeşit ekmekti. 31. ayetin sözlerine bir göz
atalım;
Yu hanna 6:31
Yazılmış olduğu gibi, Yemeleri için onlara gökten ekmek
verdi.
Okuduğumuz üzere bu açıkça mecazi bir dildir. Bu
mucizevi ekmek gökte pişirilmedi ve sonrasında da dünyaya teslim
edilmedi. Gökten geldiğine dair açıklama bize, göklerin
Tanrısının onu yeryüzünde yarattığını
açıkça gösterir.
İnsanların hasat zamanında söyledikleri ünlü bir
ilahi vardır. Koro başlar, "Çevremizdeki tüm iyi hediyeler
yukarıdaki gökten gönderilir." Bu sözler doğrudan Yeni Antlaşma,
Yakup 1:17 bölüm ve ayetinden alıntılanır. Bu ayette de her iyi
armağanın "yukarıdan yani Baba'dan geldiğini"
olduğunu söyler. Çiftçiler bu ilahiyi söylediğinde, meyve ve
sebzelerinin harfi anlamıyla "yukarıdaki yani gökten"
aşağı indiğini düşünmezler. Onlar sadece Tanrı'nın kendilerine hasatlarının
ürününü verdiğini biliyorlar ve buna kastediyorlar.
Mecazi
Dil
Kutsal Kitap insanlar hakkında olduğu kadar başka şeyler hakkında da bu tür mecazi
bir dil kullanır.
Bize, Tanrı'nın gönderdiği Yahya adlı bir
adam ortaya çıktı Der(Yuhanna 1: 6) Yine de
John asla cennette değildi. "Tanrının Gönderdiği"
ifadesi Tanrı'nın kendisine özel bir görev
verdiği anlamına gelir.
Fakat bu açıklama sadece İsa'nın
aslında gökten aşağı inmesinden bahseden ayetler için
geçerli olabilir.
İsa'nın
yeryüzüne gelmeden önce bir zamanlar göklerde
yaşadığını öne süren bir dizi başka pasaj
bulunmaktadır.
Onlardan birine bakalım:
Yu hanna 17:5 Baba, dünya var
olmadan önce ben senin yanındayken sahip olduğum yücelikle şimdi
beni yanında yücelt.
Not- Orjinal Grekçe yazmalarda senin yanındayken ifadesi
yoktur.
Bunun gibi ayetleri nasıl anlayabiliriz? Bunlar gerçek mi
yoksa mecaz mıdır? İsa, dünya var olmadan önce gerçekten
Tanrı ile göklerde yaşıyor muydu? Yoksa bu sözcükler
göründüğünden daha derin bir anlam taşıyor olabilir mi?
Bu kitapçığın amacı Kutsal Kitabın
kendisini açıklamasına ve bu tür soruları bizim
için cevaplamasına izin vermek amacıyla
yazışmıştır.
İsa
hakkında ki Üç Görüş
Kutsal kitaba inanmayan insanlar genellikle İsa'nın
sıradan bir insan olduğunu söylerler. Elbette onlar bu konuda
yanlış bir görüşe sahiptirler. İsa Mesih, Tanrı'nın Oğlu idi. Bu tür kişilerin
bakış açısını göz önünde bulundurarak gerçekten zaman
kaybetmemize hiç gerek yok.
Fakat Kutsal kitaba inanan Hristiyanlar tarafından öne
sürülen üç farklı İsa perspektifini dikkate alacağız.
İlk görüş açık arayla en yaygın
olanıdır. Bu, İsa'nın insan
formunda Yüce Tanrı olduğu görüşüdür. Buna inanan insanlar
sık sık İsa'yı "Üçlü Birlikte ki İkinci
Kişi" olarak adlandırmaktadırlar. Ancak bu ifadeyle tam
olarak ne anlama geldiğini anlamak onlar için de kolay değildir. Bu
görüşe göre İsa yeryüzüne gelmeden önce ezelden beri göklerde
yaşıyordu.
İkinci görüş ise ,
"Yehova'nın Şahitleri" olarak bilinen ve birkaç küçük
mezhep tarafından öğretilip anlatılır. İsa'nın
Tanrı olmadığını ama Tanrı tarafından uzun
zaman önce yaratılmış güçlü bir melek olduğu
görüşüdür. Onlar da İsa'nın yeryüzünde
yaşamadan çok uzun bir süre göklerde yaşadığına
inanıyorlar.
Bu görüşlerden herhangi birine sahip olan insanlar elbette
kelimenin tam anlamıyla İsa'nın gökten
geldiğine dair ayetleri kullanırlar.
Üçüncü görüş Mesihte Kardeşler (Christadelphian) ve
diğerleri tarafından yapılır. Bu görüşe göre İsa
Dünyada doğmadan önce kişisel bir varlık olarak gökte
yaşamıyordu. Göksel, Gökten gibi kelimeleri içinde
barındıran ayetlerin mecazi olarak anlaşılması gerektiğine
inanılır.
Bu kitapçıkta da anlatılacak olan görüş tamda
budur. Bu görüş sizi şaşırtıyorsa sizlere önerimiz
lütfen sabırla okuyup üzerinde düşünmenizdir. Gerçekten de bu
görüşü Kutsal kitaptan destekleyecek çok sayıda kanıt
vardır.
İsa
Gerçek Bir Adamdı
İsa sıradan ve günahkar bir adam
değildi. Bu konuda hata yapmayalım! O gerçekten de eşsiz bir
insandı ve aynı zamanda Tanrı'nın
Oğlu idi. Tüm bunlarla birlikte anlamamız ve bilmemiz gereken
şey gerçek anlamda kendisinin Yüce Tanrı olmadığı
ancak eşsiz bir insan olduğu gerçeğidir.
İsa Mesih bedensel anlamda göğe gider gitmez insan
olmayı bıraktığı anlamına da gelmemektedir.
Kutsal Kitap bize onun şimdi bile bir insan olarak bilmemizi istiyor ve
bunu öğretiyor. İsa ölümden dirilip göğe yükseldikten çok sonra
dahi Yeni Antlaşma şöyle ifade ediyordu:
Romalılar 5:15-19 Ne var
ki, Tanrı'nın armağanı Adem'in suçu gibi değildir.
Çünkü bir kişinin suçu yüzünden birçokları öldüyse, Tanrı'nın lütfu ve bir tek adamın, yani
İsa Mesih'in lütfuyla verilen bağış birçokları
yararına daha da çoğaldı. Tanrı'nın
bağışı o tek adamın günahının sonucu gibi
değildir. Tek suçtan sonra verilen yargı mahkûmiyet getirdi; oysa
birçok suçtan sonra verilen armağan aklanmayı sağladı.
Çünkü ölüm bir tek adamın suçu yüzünden o tek adam
aracılığıyla egemenlik sürdüyse, Tanrı'nın bol
lütfunu ve aklanma bağışını alanların bir tek
adam, yani İsa Mesih sayesinde yaşamda egemenlik sürecekleri çok daha
kesindir. İşte, tek bir suçun bütün insanların mahkûmiyetine yol
açtığı gibi, bir doğruluk eylemi de bütün insanlara
yaşam veren aklanmayı sağladı. Çünkü bir adamın
sözdinlemezliği yüzünden nasıl birçoğu günahkâr
kılındıysa, bir adamın söz dinlemesiyle birçoğu da
doğru kılınacaktır.
1.Timoteos 2:5
Çünkü tek Tanrı ve Tanrı'yla insanlar arasında tek aracı
vardır. O da insan olan ve kendisini herkes için fidye olarak sunmuş
bulunan Mesih İsa'dır. Uygun zamanda verilen tanıklık budur.
İsa gerçekten de bir insandır. Bu Yeni Antlaşma'nın bizlere şüphesiz
öğrettiği şeydir.
Şimdi bu sözlerle eski Woolwich Piskoposu Dr. Robinson'un
"Tanrı'ya Dürüst" adlı kitabında, çoğu
Hıristiyanın İsa'yı nasıl gördüğünü
açıkladığı bir pasajda
karşılaştırın:
İsa, doğup büyütülen bir insan değildi,
sınırlı bir süre boyunca o bedende yer alan
Tanrı'ydı. İnsan gibi görünüyordu, ama özünde yani altında
olan Tanrı idi. Tıpkı Noel Baba gibi.
Birçok kilise adamı bu piskoposun bu ifadesinde ki Noel
Baba benzetmesini bir saldırı olarak adlandırılıyor
eleştirse de istediği referansını bulmaktadır. Bununla
birlikte, bunun kilise öğretiminde adil bir ifade olduğu konusunda
hemfikirdirler. Eğer İsa gerçekten Tanrı ya da bir zamanlar
göklerde yaşayan güçlü bir melek olsaydı, o zaman asla gerçek bir
insan olamazdı.
Fakat yine de insan bedeninde gelen İlahi Bir Kişi idi
görüşü savunulur. Ancak Yeni Antlaşma bu görüşleri savunanlar
ile aynı fikirde kesinlikle değil. Çünkü kutsal yazılar
İsa'yı açıkça bir insan olarak tanımlamaktadır. Buna
bağlı olarak İsa için yaygın olan bu tür görüşlerin
yanlış olduğunu düşünmek için ilk nedenimiz budur.
İsa'nın Doğumu
Efendimiz İsa Mesih'in doğuşu gerçekten de güçlü
bir mucizenin sonucuydu. Annesi mükemmel karaktere sahip evlenmemiş genç
bir bayandı ve bakire idi.
Durum şu şekilde gerçekleşmiştir;
Luk 1:30-35: "Ama melek
ona, Korkma Meryem dedi, Sen Tanrı'nın lütfuna eriştin.
Bak, gebe kalıp bir oğul doğuracak, adını
İsa koyacaksın. O büyük olacak, kendisine Yüceler Yücesi'nin
Oğlu denecek. Rab Tanrı O'na, atası Davut'un tahtını
verecek. O da sonsuza dek Yakup'un soyu üzerinde egemenlik sürecek,
egemenliğinin sonu gelmeyecektir. Meryem meleğe, Bu nasıl
olur? Ben erkeğe varmadım ki dedi. Melek ona şöyle yanıt verdi: Kutsal Ruh senin üzerine gelecek, Yüceler Yücesi'nin
gücü sana gölge salacak. Bunun için doğacak olana kutsal, Tanrı
Oğlu denecek.
Bu bölümde geçen sözcükleri yakından incelememiz yerinde
olacaktır. Çünkü buradan öğrenilecek çok şey var.
Doğacak olan bu çocuk Meryemin kendi oğlu
olacaktı. Melek, Meryeme İlahi bir Kişinin gelip
yaşaması için birini doğuracaksın" demedi. Tam tersine
şöyle dedi, "Gebe kalıp bir oğul doğuracaksın
dedi. Bu sözcüklerin açık bir şekilde anlaşılması
amaçlanmıştır. Yeni bir insan yaşamının
başlangıcını tarif etmektedir İlahi Bir Kişinin
Dünyaya gelmesini değil.
Ayrıca, İsa Meryem'den milyonlarca yıl önce
İlahi (ruhsal) bir varlık olsaydı, gerçek anlamda onun nasıl gerçek
oğlu olabilirdi ki? Yeni antlaşma boyunca Meryemin onun annesi
olduğu belirtilir. Asla bir koruyucu anne olarak
adlandırılmamıştır.
Öte yandan daha sonra İsa'nın
annesiyle evlenen adam Yusuf için babası denilse de,
aşağıda yer aldığı şekliyle gerçekler
hakkında hiçbir kuşkumuz kalmamaktadır.
Luk 3:23 İsa görevine
başladığı zaman otuz yaşlarındaydı. Yusuf'un
oğlu olduğu sanılıyordu.
Dolayısıyla İsa, Meryem'in oğlu gibi
davranan İlahi bir kişi değil,
gerçekten Meryem'in oğluydu. Çocukların yaptığı gibi,
annesinin peşinden giden biri idi. İsa'yı gerçekten bir insan
yapan şeyde buydu. Gerçek insanlar doğmadan önce göklerde
yaşamazlar ve bu İsa içinde de öyle olmadı. Mucizevi
doğumu, bir insan olarak varlığının
başlangıcıydı.
İnsan doğası zayıftır ve cazibeler ile
doludur. Daha sonra göreceğimiz şey İsanın,
insan doğasının zayıflığını annesinden
miras aldığı gerçeğidir.
Ama anlatacaklarımız bu hikayenin sadece
yarısıdır. Melek, Meryem oğlunun da Tanrı'nın
Oğlu olacağını açıkça söylemiştir;
Luka 1:35 Melek ona şöyle
yanıt verdi: Kutsal Ruh senin üzerine gelecek, Yüceler Yücesi'nin gücü
sana gölge salacak. Bunun için doğacak olana kutsal, Tanrı Oğlu
denecek.
İsa aynı zamanda diğer ebeveynden de birçok
şeyi miras aldı. Tanrı babasıydı ve Tanrı'dan her
zaman iyi olanı yapma arzusunu miras almıştı. İnsan
doğasının zayıflığının üstesinden
gelmesine ayrıca ayartma ile savaşmasına ve zafer kazanmasına
yardımcı olan da buydu.
İsa'nın Çocukluğu
Kutsal yazılarda İsa'nın
çocukluğu hakkında az bilgi vardır. Ancak bize öğretilen
şey son derece önemlidir. Luka şöyle büyüdüğünü ifade
etmektedir:
Luk a 2:52 İsa bilgelikte ve boyda gelişiyor, Tanrı'nın ve insanların beğenisini
kazanıyordu.
İsa'nın
Tanrı olduğuna inananlar bu ayet karşısında gerçekten
de şaşırırlar. Tanrı nasıl daha bilgelikte
büyüyebilir?
Bu fikir gerçekten de makul değildir. Açıkçası
Luka, çocuk olan İsanın bedeninde bir süre
kadar yaşayan kişinin Tanrı olduğuna inanmadı. Peki ya çocuk İsanın
bedeninde yaşayan güçlü bir melek olduğu fikrine ne demeli? Bu
gerçekten de daha iyi değil. Böyle bir melek dünyaya gelmeden çok önce mükemmel
olmalıydı zaten. Bir çocuğun bedenindeki bir melek
"bilgelikte gelişiyor ve ... Tanrı beğenisini
kazanıyor" olamazdı.
Hayır, bu ayette gerçek bir çocuğun büyüdüğü
anlatılmaktadır. Boyda gelişiyordu ve Bilgeliği
artıyordu. Ve karakteri ve kişiliği o kadar iyi
olgunlaşmıştı ki Babası ondan çok hoşnut
olmuştu.
Günaha
Karşı Zaferi
Profesyonel boksörler veya güreşçilerin bazen müsabakadan
önce bir araya geldiği ve bir pazarlık yaptığı
söylentileri dolaşır. Birbirlerine zarar vermemeyi kabul
edeceklerini ancak kalabalık seyirci uğruna müsabakanın
sıkı bir mücadele içerisinde geçmiş gibi gösterecekleri
konusunda da anlaşırlar. Hatta bu mücadeleyi kimin
kazanacağına dair bile karar verebiliyorlar ve elbette ödül olarak
verilecek parayı paylaşmayı kabul
edebiliyorlar.
Bu tür bir aldatmaca için bir tanımlama vardır Buna
"sahtekarlık" denir.
Şimdi Efendimiz İsa Mesih İncil'de benliğine
karşı muazzam bir savaş verdiğini okuyoruz ve gerçekten de
böyle tanımlanıyor. Her gün günaha karşı mücadele etti ve her
defasında da kazandı. Hepimiz sanırım
ayartılmanın ne olduğunu biliyoruz. İsanın
gerçek bir insan olduğunu kavradığımızda o zaman
nasıl bir mücadele verdiğini de anlayabiliriz.
Ama eğer İsa bir insan
bedeninde ki Tanrı/melek olsaydı o zaman bu gerçek bir mücadele
olmayacaktı. Yalnızca bir "gerçekliği olmayan bir sahte bir
mücadele" olurdu.
Çünkü Tanrının bizim gibi ayartılma ihtimali
yoktur. Yeni antlaşma der ki,
Yak up 1:13 Çünkü Tanrı kötülükle
ayartılamadığı gibi kendisi de kimseyi ayartmaz. Yine
kutsal yazılar bize İsa hakkında şöyle söyler:
İbr aniler 4:15 Çünkü başkâhinimiz
zayıflıklarımızda bize yakınlık duyamayan biri
değildir; tersine, her alanda bizim gibi denenmiş, ama günah
işlememiştir.
Ve yine bir ara İsa günaha
karşı savaşırken;
Luk a 22:41 Baba, senin isteğine uygunsa, bu kâseyi
benden uzaklaştır. Yine de benim değil, senin istediğin
olsun. Demiştir!
Görünüşe göre İsa'nın savaşması ve alt
etmesi gereken kendi iradesi/benliği vardı bu şekilde ancak Tanrı'nın iradesini/isteğini yerine
getirilebilirdi. Eğer gerçekten kendisini insan olarak anlıyorsak o
zaman bu ayeti gerçek anlamıyla da idrak edebiliriz. Fakat İsa'nın gerçekten Tanrı mı yoksa insan
formunda bir melek olması konusu hiç mantıklı değil ve
kutsal yazılarla uyumlu değil.
İsa
Nasıl Mükemmel Oldu
Bir şeyin mükemmel olmaktan daha az
seviyede olabileceği çok farklı iki yol vardır.
Aralarındaki farkı takdir etmek önemlidir.
Yıkılmaya neredeyse yüz tutmuş eski bir ev mükemmel değildir. Binanın dökük gözükmesi
sebebiyle böyle düşünülebilir ama konuyla ilgili çok fazla
yanlış anlaşılmaların da var olduğunu
söylelemeliyiz.
Mesela sadece yarısı inşa edilmiş yeni bir ev de mükemmel değildir. Ama bu farklı bir
durumdur çünkü
yarısına kadar inşa edilmiş evde yanlış yada
herhangi bir sorun yoktur. Yapıldığı yani inşa
edildiği haline kadar gayet iyidir. Ancak
anlaşılması gereken sadece henüz
tamamlanmadığıdır.
Şimdi İsa ilk anlamda asla kusurlu değildi. Alsa
günah işlemedi ve kendisiyle ilgili bir kusurun
olmadığını da kesin bir dille söyleyebiliriz. Bir defa bile
günah işlemedi. Onunla ilgili hiçbir yanlışlık olmadı.
Bununla birlikte, yetkinliği tamamlanana tamamlanana kadar inşa edilen bir ev gibi yavaş yavaş
gelişiyordu ve geliştirilmesi gerekiyordu. Bu anlamda kutsal kitap
Kitap alıntılarının da gösterdiği gibi mükemmel
olması gerekiyordu:
İbr 5:8-9 Oğul
olduğu halde, çektiği acılarla söz dinlemeyi öğrendi.
Yetkin kılınınca, sözünü dinleyen herkes için sonsuz
kurtuluş kaynağı oldu.
İbraniler 2:10 Birçok oğulu yüceliğe
eriştirirken onların kurtuluş öncüsünü acılarla
yetkinliğe erdirmesi, her şeyi kendisi için ve kendi
aracılığıyla var eden
Tanrı'ya uygun düşüyordu.
Bir kez daha bu konuyla ilgili popüler fikirlerin ciddi bir
şekilde yanlış olduğunu ve İsa'nın bir
insan bedeninde İlahi Varlık olmadığı
açıktır.
Böyle bir kişinin "çektiği acılarla söz
dinlemeyi öğrendiği iddasını" hayal edebiliyor
musunuz? Böyle İlahi (Tanrı/Melek) Bir Kişinin "acı
çekerek mükemmelleştirildiğini" düşünebiliyor musunuz?
Tabii ki hayır! Burada mükemmel bir karakter ve geliştikçe üzerine
koyup gelişen gerçek bir insana dair hakikatler var.
İsa Mesih, Tanrı'nın
Kendisi ya da rütbesi yüksek bir melek olsaydı o zaman bu dünyaya gelmeden
çok önce zaten mükemmel olmuş olması gerekirdi. Ama İsa Mesih
böyle değildi bu ona dair gerçekler değil. Kutsal yazılarda bize
açıklanan ve iletilen şey İsa, yeryüzündeki acılarıyla
mükemmel hale gelip yetkin kılındığıdır.
Çarmıhta
ki Ölümü
Efendimiz İsa'nın ölümü ve
doğası hakkında fazlasıyla olağandışı
görüşlere sahip olanlara bir başka sorunlar da sunmaktadır.
Kutsal kitap bizlere açıkça şöyle ifade eder:
Tanrı ölümsüzdür ve ölmez. Daniel 12:7, 1.Timoteos 6:15 ve Melekler de
ölümsüzdür (Matta 22:30.)
Elbette ki herkesin bildiği gibi, İsa Mesih
çarmıhta ölmüştür. Ve buna rağmen bazı insanlar buna bir
cevapları olduğunu düşünüp şöyle izahat getirirler
"Evet, ama onun sadece bedeni öldü yani bedenin içindeki ruh ölmedi
derler.
Ancak bu kesinlikle doğru değildir. Kutsal Kitap
ölenin yalnızca İsa'nın bedeni olmadığını
açıkça ifade ediyor ve bize, Yeşaya 53:12
Çünkü canını feda
etti, başkaldıranlarla bir sayıldı der.
Dahası, Kutsal Kitap bize İsa'nın
da bizim kadar ölümden korktuğunu göstermektedir. Ölüm, korkutucu bir
çiledir.
İbraniler 5:7 Mesih, yeryüzünde olduğu günlerde
kendisini ölümden kurtaracak güçte olan Tanrı'ya büyük feryat ve
gözyaşlarıyla dua etti, yakardı ve Tanrı korkusu nedeniyle
işitildi.
Bu aynı zamanda İsa'nın
ne Tanrı ne de insan formunda bir melek olmadığının
çok güçlü bir kanıtıdır. Yani böyle bir varlık geçici insan
bedenini kaybetme düşüncesinde büyük bir sıkıntı yaşar
mı? Tabi ki hayır!
Elbette, sadece ölmek üzere olan gerçek bir insan ölüm
hakkında böyle hissedebilirdi.
İsa
neden Tanrı'nın Sağındadır?
İsa Mesih Tanrı'nın sağında oturmaktadır(Mezmur 110: 1; İbraniler 1:13). Bu
sözlerle ve çeşitli şekillerde Kutsal Kitap bize İsa'nın
ne kadar büyük olduğunu ifade etmektedir. O, tüm
yaratılışta ki ikinci en büyük, en yüce kişidir ve
yalnızca Tanrı, kendisinden her yönden üstün ve yücedir.
Şimdi şöyle sorabiliriz "Neden İsa Mesih?
İsa neden bu kadar yüce ve üstün? Tanrı ona
neden bu kadar yüksek bir makamda yer verdi?"
İsa'nın
Tanrı ya da melek olduğuna inananlar basit bir cevaba sahiptir.
"Çünkü her zaman harikaydı. Yeryüzüne gelmeden önce göklerde büyük
bir Ruhsal varlıktı. Daha sonra ait olduğu yere geri döndü.
Geldiği yüksek konuma geri döndü.
Fakat bu Kutsal yazıların öğretisi ve cevabı
değildir. Kutsal Kitap İsa'nın
yeryüzündeki yaşamından sonra yüceltildiğini
yükseltildiğini söylemektedir. İşte tamda o zaman İsa Mesih
yükseltildi ve yüceltildi diyor! Çünkü Tanrı onu mükemmel ve
yüceliğine getirdi. Ve kutsal yazılar bize Tanrı'nın onu
üstün kıldığını, çünkü yeryüzünde
yaptıklarıyla bunu hak ettiğini öğretmektedir.
İbraniler 2:9 Ama meleklerden
biraz aşağı kılınmış olan
İsa'yı, Tanrı'nın lütfuyla herkes
için ölümü tatsın diye çektiği ölüm acısı sonucunda yücelik
ve onur tacı giydirilmiş olarak görüyoruz.
Mezmur 91:14: Beni sevdiği için (İsa için söyleniyor)
Onu kurtaracağım diyor RAB, Beni iyi tanıdığı
için Ona kale olacağım.
Mezmur 45:7 (İsa için
söyleniyor)Doğruluğu sever, kötülükten nefret edersin. Bunun için
Tanrı, senin Tanrın Seni sevinç yağıyla
arkadaşlarından daha çok meshetti.
Filipililer 2:7,9 Çarmıh üzerinde
ölüme bile boyun eğip kendini alçalttı.... Bunun için de Tanrı
O'nu pek çok yükseltti ve O'na her adın üstünde olan adı bağışladı.
Elbette bu ve bunun gibi kutsal yazılardan gelen açık
kanıtlar İsa'nın gerçek bir insan
olduğuna dair kesin delillerdir. Gerçek bir insan ama yine de çok özel bir
insan. Denenmeleri ve ayartmaları tamamen fethedip Zafer tacını alan tek insan odur. Bu nedenle şimdi Tanrı'nın sağında durmaktadır.
Tanrı'nın Bakış açısından görebilmek
Kitapçığımızın 1. ve
2. sayfalarda İsa'nın "Gökten
geldim" ifadelerini incelemiştik. Tanrı'nın
Kutsal yazılarda ifade ettiği sözlerini hatırlayarak,
"Çevremizdeki tüm iyi armağanlar göklerden gelir" demekle ne
anlatılmak istendiğini anlayabiliriz. İsa'nın
bu sözlerinin kelimenin tam anlamıyla yani harfi değil kolayca mecazi
olabileceğini görmüştük.
Şimdi daha kesin bir sonuçlara ulaşabiliriz.
İncelediğimiz tüm açık ve net öğretilerin
ışığında İsa'nın gerçek bir insan
olduğundan eminiz. Öyle ki, gökten inmek ifadesi hakkındaki sözleri
basitçe mecazi bir anlatımdır. Açıkçası, İsanın
yaşamının göklerin Tanrısının gücüyle yeryüzünde
başladığını yani annesi Meryem üzerinde
güçlü bir mucize ile yaşamını
sağladığını anlıyoruz.
Bu hala bazı şaşırtıcı ayetler
bırakıyor. Örneğin, İsa Mesihin 17: 5'teki sözlerine de
bakmamızda fayda vardır. İsa burada dünya var olmadan önce
Tanrı ile sahip olduğu yüceliğini ve buna benzer şeyleri
ifade etmektedir. Bunları nasıl anlayabiliriz? Benzer ifadelerin
bulunduğu Kutsal kitap pasajlarında kullanılan bu dil türü
mecazi olabilir mi?
Evet, gerçekten de öyledir. Ancak bu sözlerin gerçek
anlamını anlamak için Tanrı'nın
bakış açısıyla bir şeyleri görmek için özenle ve
dikkatli davranmalıyız. Tanrı ile bizim aramızda birçok
yönden fark vardır. Bizi Tanrıdan ayrılan en önemli
niteliklerden birisi bizim geleceği bilemeyecek olmamızdır.
Belki sadece yarın ne olacağını tahmin edebiliriz. Fakat
Tanrı böyle değildir ve geleceği öngörür yani bilir. Bu yüzden
Kutsal Kitap peygamberlikleri yani ön bildirileri her zaman gerçekleşir.
Pavlus bu gerçeği Romalılar 4:17'de bu konuya
ilişkin yazmıştı. Tanrı'nın İbrahim'e Yaratılış
bölümünde Seni birçok ulusun babası yaptım demiş olmasına
dikkat çekti.
Not: "Yapacağım değil" değil,
"Yaptım ifadesi dikkat edilmesi gereken bir noktadır.
İbrahimin zamanında kendisinin sadece bir çocuğu vardı.
Fakat Tanrı bir şey vaat ettiğinde ve bunu dile
getirdiğinde o söz olmuş gibi kesin bir anlam taşır yani
kesindir.
Bir insan bir söz verdiğinde normalde "Ben böyle
yaparım" der. Fakat Tanrı, peygamberleri
aracılığıyla, sık sık geleceğe ilişkin,
Ben böyle yaptım diyerek ifade eder. Onun
vaadi, olmuş gibi anlaşılır ve kabul
edilir. Romalıların ikinci yarısında 4:17 Pavlusta
aynı dersi ve anlamı çıkarmıştır. Yani Tanrı'nın henüz gerçekleşmemiş vaat
yada söylemlerinin varmış yada olmuş gibi ifade ettiğine
dikkat çekmişti.
Gelecek
Tanrı için gerçektir.
Elçi Pavlus'tan biraz yardım alarak önemli bir ilke
oluşturduk. Bizim için sadece geçmiş ve şimdiki gerçektir.
Gelecek gözlerimizden saklanmıştır.
Fakat Tanrı farklıdır. Geleceği tamamen
görebilir. Gelecek Tanrı'ya, şimdiki insanlara olduğu kadar gerçektir. Sonuç olarak, Tanrı gelecekten zaten
olmuş gibi konuşabilir.
Kutsal Kitapta Tanrı'nın
bunu yaptığı birçok yer vardır. Bunlar üçü şöyledir:
RAB bana şöyle seslendi:
Ana rahminde sana biçim vermeden önce tanıdım
seni.Doğmadan önce seni ayırdım,Uluslara
peygamber atadım.
(Yeremya 1:4-5)
Yani Tanrı Yeremya'yı doğmadan önce biliyordu. Açıkçası, bu mecazi bir dildir.
Bu, Yeremya'nın doğumundan önce gerçekten
var olduğu anlamına gelmez. Bu, Tanrı'nın geleceğe
bakıp Yeremya'yı doğmadan bilebileceği anlamına
gelmektedir. Başka bir şekilde ifade etmek gerekirse, Yeremya
doğmadan önce Tanrı'nın zihninde zaten
vardı.
O kendi önünde sevgide kutsal ve kusursuz olmamız için
dünyanın kuruluşundan önce bizi Mesihte seçti. Kendi isteği ve
iyi amacı uyarınca İsa Mesih aracılığıyla
kendisine oğullar olalım diye bizi önceden belirledi.(Efesliler 1:4-5)
Yani sadece Yeremya değildi.Tanrı, doğmadan önce
kilisesinin üyelerini de tanıyordu! Bu da Tanrı'nın
geleceğe dair bilgisine dayanan mecazi bir dildir. Bu
alıntının ikinci cümlesinde Pavlus, gerçekten ne demek
istediğini, kelimenin tam anlamıyla söyledi:
Tanrı bizi kendisine getireceğini zaten ön
görmüştü.
O (İsa) Dünyanın kuruluşundan önce bilinen Mesih,
çağların sonunda sizin yararınıza ortaya çıktı.(1.Petrus 1:20)
İngilizce elimizdeki kelime "prognoz"
. Bu alıntıda "kader" kelimesi ilginçtir. Yunanca
"önceden bilinen" kelimesinin çevirisidir. Bu Yunanca kelimenin bir
biçimidir.
Prognoz çoğunlukla doktorlar tarafından
kullanılan bir kelimedir. Yunanca karşılığı gibi,
ileri yönde bilgi anlamına gelir. Örneğin, Bir doktor, Bu adamın
mide kanseri var der. Ancak Prognozum ifadesi ise kanamanın devam
edeceği ve bir ay içinde öleceği yönünde görüş bildirebilir.
Doktorlar elbette hata yapabilir. Hava tahminleri gibi prognozlarının
da sıklıkla yanlış olduğunu kabul
ediyorlar. Ama Tanrı farklıdır. Gerçekten o geleceği bilir.
Tanrı'nın prognozu (ön görüşü) net şekilde yanılmaz
şekilde kesindir.
O halde, yukarıdaki alıntıdaki ayet bize, Tanrı'nın dünyayı yaratmadan önce İsa
hakkında her şeyi bildiğini söyler. Bu sadece beklediğimiz
şeydir. Önceki alıntıda ise, Tanrı'nın
Dünyanın başlangıcı öncesinde İmanlılar
hakkında her şeyi bildiğini gördük...
Yeremya,ilk kiliseler, Efendimiz
İsa,hepsi oradaydı,Tanrının tasarısında yani zihnindeydi
zamanın başlangıcından beri...
Bu yüzden İsa'nın şunu
demiş olması şaşırtıcı değildir:
Baba, dünya var olmadan önce benim sende olan sahip olduğum
yücelikle şimdi beni yanında yücelt.(Yuhanna
17:5)
Şimdi bunu diyerek ne kast ettiğini biliyoruz.
Harika
Tasarımcı Tanrı
İnsanlar önemli bir şey yapmaya niyetlenince bir plan
oluşturarak başlarlar.
Bir ordu komutanı atağa geçmeden önce savaş
planı hazırlar ve bunu generallerine
iletir. Herhangi bir büyük yapı inşa edilmeden önce, mimar onun
planını çizmekle meşguldür.
İnsanların planları genelde hiçbir seye denk
gelmez. Düşman sürpriz bir hamle yapabilir ve generallerin
saldırılaya başlamasını imkansız hale
getirebilir. Müşterinin parası tükenebilir ve mimara çizimini
yırtmasını söyleyebilir.
Fakat hiçbir sey Tanrı'yı bu dünya için olan
tasarısını gerçekleştirmekten durduramaz. Gördüğümüz
gibi, daha eylemlerine geçmeden tasarıları hakkında tamamlanmışcasına
konuşmaktadır.
Eski Antlaşmada Tanrının tasarıları
icin bir tanımlama vardır. Tanrının bilgeliği diye
adlandırılır. Yeni Kutsal Kitap sözlüğünde, Eski
Antlaşmada geçen bilgeliğin, Tanrı'nın
zihninde olması gereken tasarısını karşı
konulamaz bir şekilde yerine getirdiği yetisi olarak temsil
edildiğini ifade ediyor.
Bu güzel bir tanımdır ve devamındaki Eski
Antlaşmada yer alan pasajına cok iyi bir
şekilde uymaktadır;
Özdeyişler 8:1 Bilgelik çağırıyor,
Akıl sesini yükseltiyor.
Özdeyişler 8:23 Rab yaratma işine başladığında
beni(bilgelik) yarattı (ortaya
çıkardı). Dünya var olmadan önce, başlangıçta, öncesizlikte
yerimi aldım.
Diğer bir deyişle, Tanrı bu eylemlerine geçmeden
önce, tasarısını hazırlamıştı.
(İbranilerin anlayışına dayanan bilgelik)
Kutsal kitabın Tanrısı olmasa da bir tanrıya
veya tanrılara inanmış olan Yunanlılar ona(plan)
farklı bir isim verdiler. Onu Tanrının "Sözü" diye
adlandırdılar. Aynı Kutsal Kitap Sözlüğü, Grekçedeki
"söz" kelimesinin Tanrının planı ve Tanrının
yaratma gücü anlamlarına geldiğini açıkça ifade etmektedir.
Bu yardım edici bir etken çünkü bize Yuhanna
İncil'inin ilk bölümünü anlamamızı sağlar. Yuhanna,
Yunanlıların Tanrının sözü ve İbranilerin
Tanrının Bilgeliği düşüncelerini birleştirmiş
gibi gözüküyor. Yuhanna İncili "Başlangıçta söz
vardı" diye başlar.
Bazı insanlar bu pasajdan bir anlam çıkaramaz.
Diğerleri ise bir çıkarımda bulunabileceklerini düşünür
fakat yanlış anlamalara saparlar. Çünkü sözün yaşayan bir
varlık olduğunu düşünürler(Bu yüzden
çevirmenler bu pasajda yer alan söz kelimesini İngilizce "he"
olarak alırlar ve "he" diye çevirirler ancak "it" yani
o şeklinde olmalıdır ve doğru çevirisi de böyle
olmalıdır.
Şimdi eger Tanrının Sözü
yerine Tanrının Vaadini, tasarısını yahut
planını düşünürsek ve "he" yerine "it"
kullanırsak Yuhanna 1'den şunu kesin şekilde öğreniriz:
Başlangıçta plan(tasarı)vardı,
Tasarı(Plan)Tanrı ile birlikteydi ve tasarı Tanrı idi. O
başlangıçta Tanrı'ylaydı.Her şey onun
aracılığıyla yaratıldı, var olan hiçbir sey onsuz
olmadı. Yaşam ondaydı ve yaşam insanların
ışığıydı...Ve Plan(tasarı)
ete kemiğe büründü ve aramızda yaşadı ; Onun
yüceliğini Babadan gelen, lütuf ve gerçekle dolu biricik Oğulun
yüceliğini gördük.(Yuhanna 1:1-14)
Yuhannanın bu sözleri Kutsal Kitabın öğretisini
güzel bir şekilde özetliyor. İsa başlangıçtan beri
vardı ama bir kişi olarak değil. O
Tanrının zihninde büyük bir tasarı olarak vardı. O
Beytlehem'de doğana kadar yaşayan ve var
olan bir kişi değildi. Ancak sonra,Yuhanna'nın
deyişiyle "Plan (tasarı)etleşti (gerçekleşti/görülür
hale geldi).
İsa'yı
Onurlandırmak
Şimdi Kutsal kitabın İsa hakkında gerçekte
ne öğrettiğini gördüğümüze göre, belki de daha önce hiç
yapmadığımız gibi onu onurlandırmaya
başlayabiliriz. Eğer araştırmamız ve muhakeme
ettiğimiz şeyler hakkında tekrar düşünürseniz, neden böyle
olması gerektiğini bir kez daha anlayabilirsiniz.
Kutsal yazılarda iki tür dil olduğunu gördük. Gerçek
bir anlatım türü vardır, bu da tam olarak ifade edildiği
şekliyle anlaşılmalıdır. Ve elbette daha derin bir anlam
taşıyan mecazi bir anlatım türü vardır. İsa gökten indiğini
söylediğinde, asla reel anlamda gökten indiğini söylememişti.
Yani bu tür ifadeleri harfi anlamda alınamaz ancak mecazi bir anlatım
şeklidir.
Çünkü Tanrı geleceğe dair ön gördüğü her
şeyi aynı
zamanda bilir. Yüce Tanrımız bir şey yapmaya karar verdiğinde
o şey mükemmel ve iyidir. Böylece, O dünyayı yaratmadan önce
Tasarısı, amacı, planı hazırdı. İsa bu
tasarının başlangıcı ve tasarının en önemli
parçasıydı.
İsa'nın
takipçileri de tasarının içindeydi. Hem onlar hem de Efendileri,
dünyanın yaratılmasından önce varmış gibi ifade
edilir. Ama biliyoruz ki Ne İsa Mesih ne de onlar dünya var olmasan önce
gerçek anlamda varlık olarak yahut ruhsal varlık olarak yoktular.
Planının bir parçası olarak yalnızca Tanrı'nın
zihninde var vardılar. Bu mecazi anlamda, hepsi
yaratılışın başından beri göklerde vardı.
Ve İsa Mesihin gerçek yaşamı sadece
Beytüllahim'de doğduğunda başladı. Doğumu bir mucize
ile gerçekleşti. Tanrı ona baba oldu ve annesi ise harfi anlamda
Bakire Meryem idi. Bu yüzden gerçek bir insandı. Bu, onun diğer
insanlarla benzer olduğunu dolayısıyla günah işlememek için
mücadele ettiğini gerçekten acılar çektiği anlamına
geliyordu.
Ama ayartmaları tamamen bertaraf ederek Zafer kazandı.
Günahsız bir hayat sürdü ve mükemmel bir karakter geliştirdi. Bu
nedenle de Tanrı onu ölümde tutmadı ve dirilterek yetkinleştirdi
ödüllendirdi! Bu suretle de Tanrı kendisinden sonra
evrendeki en yüce kişi olarak İsayı saydı ve
taçlandırdı.
Eğer Tanrı İsa'yı bu şekilde
onurlandırmışsa, bizlerde hem İsayı ve
Tanrı'yı onurlandırmalıyız! Tanrının
onurlandırdığı sebep ne ise aynı şekilde bizlerde
yüceltmeliyiz. Başımızı göğe kaldırıp
Tanrı'ya şöyle dua edebiliriz;
"Göklerde ki Babamız, tıpkı Oğlun
İsa Mesih gibi günaha karşı nasıl mücadele etmeye
çalışıyorsam O da günaha karşı savaşmak zorunda
kaldı. Bu nedenle kendisi bizim neler hissettiğimizi biliyor ve ben
sık sık kaybederken Oğlun günaha karşı mücadele
ettiği her savaşı kazandı. Tanrım, onun büyük zaferine
hayran kaldım ve bu örneğini keşke daha mükemmel şekilde
takip edebilsem. Ama ben zayıfım. Tanrım, lütfen bana acı
ve bana yardım et. Daha çok İsa Mesih gibi
olmama yardım eder misin? O'nu takip etmek ve tüm
gücümü verebilmem için bana yardım eder misin?
Onu daha çok sevmeme, daha çok onurlandırmama ve ona daha çok itaat etmeme
yardım eder misin? Yüce Tanrım, İsa
Mesih bu acı deneyimleri ve ölümü tadarak her şeyi gerçekten
deneyimlemiş zaferi kazanmış geçmiştir. Beni
anladığını biliyorum ve beni duyacağını
biliyorum Tanrım ve yardımın için sana yalvarıyorum için
İsa Mesihin adı ve aracılığıyla dua ediyorum.
Alan Hayward, 1975